Roman Kitapları
1 Hayat 4 İnsan PDF Oku
1 Hayat 4 İnsan PDF oku, PDF kitap depomuzda, Ferda Üster tarafından kaleme alınan 1 Hayat 4 İnsan isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. 9786254129780 dilinde ve Kitap Kağıdı ebatında basılan ayrıca TÜRKÇE sayfadan oluşan 1 Hayat 4 İnsan kitabı 364 olarak yayınlanmıştır. 1 Hayat 4 İnsan kitabını 03.02.2022 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. 1 Hayat 4 İnsan PDF Oku.
1 Hayat 4 İnsan PDF Oku
Bir sabah Ethem’i yolcu ettikten kırk beş dakika sonra Mercedes’le koltukların yerini değiştirirken telefon çalıyor.
Karşımda Fransızca konuşan adam “Je suis plombier” diyor. (Yani tesisatçı.)
O vakitler bu kelimenin anlamını bilmiyorum. Ama adamın ısrarla size geleyim mi demesini anlıyorum.
Zaten fazla şeyi anlıyorum ama konuşamıyorum.
Adama “No” diyorum hatta derdimi anlatabilmek için “Do you speak English” falan diye can havliyle saçmalıyorum. Bilse de konuşur mu? Fransız’a sorulacak soru mu bu? İşte o zamanlar gaf üstüne gaf…
Sesini sertleştirip “No no, French” diyor.
Allah’ım, öleceğim. Derdimi anlatamıyorum. O hızla sinirden ve konuşamamaktan ahizeyi ısıracağım…
Adam tekrar hiçbir şey olmamış gibi “Niye gelmeyeyim?” diyor.
“No, no va Galeries La Fayette” diyorum. Aklımca “Gelme, Galeries La Fayette’e gideceğim” demiş oluyorum. Niye telefonu kapatmak yerine böyle saçmalıyorsam…
“Haa, demek Galeries La Fayette’e gideceksin, öyle mi?” diyor. Bu kez “Qui” diyorum, beni anladı diye mutlu bir geri zekâlı gibi.
“Tamam, o zaman akşamüstü geleyim beşte?” diyor.
“No, no” diyorum.
“Beş buçuk?”
“No.”
“Altı?”
“No.”
“Altı buçuk?”
“Qui” diyorum çünkü o sırada nasılsa Eto gelmiş olur diye düşünüyorum.
Benim “Qui” dememle arkada konuşmalar ve ardından da bir sürü herifin deliler gibi kahkahalarla güldüğünü duyuyorum. Ve derken ahizenin ucunda Eto.
“Nasıl yaa?” diyor. “Ben evde yokken tanımadığın adamları nasıl eve çağırırsın?”
Karşımda Fransızca konuşan adam “Je suis plombier” diyor. (Yani tesisatçı.)
O vakitler bu kelimenin anlamını bilmiyorum. Ama adamın ısrarla size geleyim mi demesini anlıyorum.
Zaten fazla şeyi anlıyorum ama konuşamıyorum.
Adama “No” diyorum hatta derdimi anlatabilmek için “Do you speak English” falan diye can havliyle saçmalıyorum. Bilse de konuşur mu? Fransız’a sorulacak soru mu bu? İşte o zamanlar gaf üstüne gaf…
Sesini sertleştirip “No no, French” diyor.
Allah’ım, öleceğim. Derdimi anlatamıyorum. O hızla sinirden ve konuşamamaktan ahizeyi ısıracağım…
Adam tekrar hiçbir şey olmamış gibi “Niye gelmeyeyim?” diyor.
“No, no va Galeries La Fayette” diyorum. Aklımca “Gelme, Galeries La Fayette’e gideceğim” demiş oluyorum. Niye telefonu kapatmak yerine böyle saçmalıyorsam…
“Haa, demek Galeries La Fayette’e gideceksin, öyle mi?” diyor. Bu kez “Qui” diyorum, beni anladı diye mutlu bir geri zekâlı gibi.
“Tamam, o zaman akşamüstü geleyim beşte?” diyor.
“No, no” diyorum.
“Beş buçuk?”
“No.”
“Altı?”
“No.”
“Altı buçuk?”
“Qui” diyorum çünkü o sırada nasılsa Eto gelmiş olur diye düşünüyorum.
Benim “Qui” dememle arkada konuşmalar ve ardından da bir sürü herifin deliler gibi kahkahalarla güldüğünü duyuyorum. Ve derken ahizenin ucunda Eto.
“Nasıl yaa?” diyor. “Ben evde yokken tanımadığın adamları nasıl eve çağırırsın?”