Roman Kitapları
Kuantum Mektupları PDF Oku
Kuantum Mektupları PDF oku, PDF kitap depomuzda, Uğur Ateş tarafından kaleme alınan Kuantum Mektupları isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. 9786052182437 dilinde ve Kitap Kağıdı ebatında basılan ayrıca TÜRKÇE sayfadan oluşan Kuantum Mektupları kitabı 372 olarak yayınlanmıştır. Kuantum Mektupları kitabını 01.02.2019 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. Kuantum Mektupları PDF Oku.
Kuantum Mektupları PDF Oku
New York Barosu’nun başarılı, hırslı ve güzel avukatı Sara Stern, Türkiye’den bir iş teklifi aldığında, hem İstanbul’a duyduğu ilgi hem de konunun enteresanliği hoşuna gitmişti. Yahudi ve Hıristiyan vakıflarına karşı açılmış davalarla alakalı kendisinden yardım isteniyordu. Bir hukuk mücadelesine gireceğini düşünen Sara; kendini bilim, iş dünyası ve dini cemaatler arasında geçen baş döndürücü bir macerada bulduğunda ise yalnızca davayı değil yaşamın kodlarıyla alakalı felsefi bir bulmacayı da çözmek zorunda olduğunu görecekti!
Sara bir süre düşündü; bilinç hem mekâna hem de zamana etki edebiliyor. Bu nasıl gerçek olabilir? Biraz önceki merak duygusu yerini yorgunluğa bırakmıştı.Yatağına uzanıp, gözlerini kapadığında, uzun süredir meditasyon yapmadığı aklına geldi. Buna ihtiyacı mı olmamıştı yoksa çok da işe yaramamasından dolayı mıydı bu vazgeçiş? Ne amaçlıyordu peki bu yoğunlaşmadan? Bu pratik, yalnızca tütsüler yakıp gevşemekten mi ibaretti? Eğer buysa, kısmen de olsa işe yaradığı söylenebilirdi. Ama hepsi bu kadar mıydı?
Neye ulaşmaya çalıştığını kendi bile bilmiyordu. Bunun yanında neye ulaşacağını bilmemesi kadar doğal bir şey de olamazdı. Çünkü “bilinmeyene” ulaşma çabasıydı bu yoğunlaşma. Bir şeye ulaşmaya çalışıyordu ama ne olduğunu bilmiyordu. O bilinmeyene bir kapı açmaydı bu… O bilinmeyene yapılan bir davetti!
Sara bir süre düşündü; bilinç hem mekâna hem de zamana etki edebiliyor. Bu nasıl gerçek olabilir? Biraz önceki merak duygusu yerini yorgunluğa bırakmıştı.Yatağına uzanıp, gözlerini kapadığında, uzun süredir meditasyon yapmadığı aklına geldi. Buna ihtiyacı mı olmamıştı yoksa çok da işe yaramamasından dolayı mıydı bu vazgeçiş? Ne amaçlıyordu peki bu yoğunlaşmadan? Bu pratik, yalnızca tütsüler yakıp gevşemekten mi ibaretti? Eğer buysa, kısmen de olsa işe yaradığı söylenebilirdi. Ama hepsi bu kadar mıydı?
Neye ulaşmaya çalıştığını kendi bile bilmiyordu. Bunun yanında neye ulaşacağını bilmemesi kadar doğal bir şey de olamazdı. Çünkü “bilinmeyene” ulaşma çabasıydı bu yoğunlaşma. Bir şeye ulaşmaya çalışıyordu ama ne olduğunu bilmiyordu. O bilinmeyene bir kapı açmaydı bu… O bilinmeyene yapılan bir davetti!