Roman Kitapları
Kutlu Kan PDF Oku
Kutlu Kan PDF oku, PDF kitap depomuzda, Musa Aybek tarafından kaleme alınan Kutlu Kan isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. 9786256853690 dilinde ve Kitap Kağıdı ebatında basılan ayrıca TÜRKÇE sayfadan oluşan Kutlu Kan kitabı 430 olarak yayınlanmıştır. Kutlu Kan kitabını 28.11.2023 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. Kutlu Kan PDF Oku.
Kutlu Kan PDF Oku
Ünlü Özbek yazar Aybek, “Halkın Hizmetinde” (1965) başlıklı makalesinde Kutlu Kan adlı eserin tarihçesini ayrıntılı olarak şöyle anlatır:
“… Romanda, Özbek halkının 1917 Sovyet devrimi öncesi yaşamını, bireylerin kendi hakları için savaşma arzusunu, iradesini ve çok kanlı bastırılan 1916 Millî Ayaklanması ile bu mücadelenin daha da şiddetlendiğini anlatmak istedim.
Romandaki hadiselerin meydana geldiği sıralarda halen çocuk olmama rağmen kendi gözlerimle gördüğüm için artık olup bitenleri anlatacak kadar tecrübe edinmiştim. Çocukken bireylerin yaşamını, yoksul fukaranın karanlık ve nemli evlerini, zenginlerin yüksek duvarlarla çevrili lüks binalarını, lüks havuzlu bahçelerini gördüm. Başkalarının hayatlarını ciddiyetle izledim; romanımda anlatılan sosyal ilişkilerin bir çok yönünü daha ufakken fark etmiştim…
1938 senesinde bitirdiğım “Kutlu Kan” romanım böyle doğmuştu.”
Böyle büyük sanat eserlerinin, yazarın fakat özgürce düşünebildiği ve yaratıcılığının hiçbir biçimde kısıtlanmadığı bir ortamda meydana getirilebileceği düşünülür. Lakin Aybek, bu eseri yazmaya başladığında “1937 Fırtınası” kopmuş, yazar çalıştığı Dil ve Edebiyat Enstitüsünden ihraç edilmiş ayrıca Yazarlar Birliğinden kovulmuş, üç çocuklu ailesine bakma sorumluluğu ise yazarın muhtereme eşi Zarife Saidnasırova Hanım’ın omuzlarına yüklenmişti. Üstelik Aybek’in Abdullah Kadirî ve Çolpan ile yakın ilişki içinde olduğunu, kayınpederi Saidnosir Mircelilov’un ise Solovki Adalarında sürgünde acı çektiğini iyi bilen NKVD (İçişleri Halk Komiserliği) personellerinin yazarı istedikleri zaman üstatlarının bulunduğu zindana götürmeleri zor değildi.
Aybek, SSCB’nin kan dökmeyi temsil eden kızıl bayrağının dalgalandığı böylesine ağır bir zamanda “Kutlu Kan” romanını yazmaya başlamıştı. Aybek, uzun zaman yalnızca şair olarak tanınıyordu. Eşi Zarife Hanım “Ne zaman nesre geçeceksin?” diye sorduğunda “Kendimi daha yeterli bulmuyorum.” diye yanıt veriyordu. Ne tesadüf ki Aybek’in “kendini yeterli hissetmesi” 1937 senesine denk gelmişti!
1937… Eğer dönemin şartları müsait olsaydı Aybek belki de o sene Sibirya’da yahut NKVD hapishanelerinde acı çeken kayınpederi, Türkistan Millî Özerk Hükûmeti’nin (Türkistan Muhtar Cumhuriyeti) saymanı Saidnosir Mircelilov yahut büyük yazar Abdullah Kadirî yahuthut haksızlığa uğramış Çolpan ile ilgili bir roman yazmaz mıydı?
Profesör Naim Karimov
“… Romanda, Özbek halkının 1917 Sovyet devrimi öncesi yaşamını, bireylerin kendi hakları için savaşma arzusunu, iradesini ve çok kanlı bastırılan 1916 Millî Ayaklanması ile bu mücadelenin daha da şiddetlendiğini anlatmak istedim.
Romandaki hadiselerin meydana geldiği sıralarda halen çocuk olmama rağmen kendi gözlerimle gördüğüm için artık olup bitenleri anlatacak kadar tecrübe edinmiştim. Çocukken bireylerin yaşamını, yoksul fukaranın karanlık ve nemli evlerini, zenginlerin yüksek duvarlarla çevrili lüks binalarını, lüks havuzlu bahçelerini gördüm. Başkalarının hayatlarını ciddiyetle izledim; romanımda anlatılan sosyal ilişkilerin bir çok yönünü daha ufakken fark etmiştim…
1938 senesinde bitirdiğım “Kutlu Kan” romanım böyle doğmuştu.”
Böyle büyük sanat eserlerinin, yazarın fakat özgürce düşünebildiği ve yaratıcılığının hiçbir biçimde kısıtlanmadığı bir ortamda meydana getirilebileceği düşünülür. Lakin Aybek, bu eseri yazmaya başladığında “1937 Fırtınası” kopmuş, yazar çalıştığı Dil ve Edebiyat Enstitüsünden ihraç edilmiş ayrıca Yazarlar Birliğinden kovulmuş, üç çocuklu ailesine bakma sorumluluğu ise yazarın muhtereme eşi Zarife Saidnasırova Hanım’ın omuzlarına yüklenmişti. Üstelik Aybek’in Abdullah Kadirî ve Çolpan ile yakın ilişki içinde olduğunu, kayınpederi Saidnosir Mircelilov’un ise Solovki Adalarında sürgünde acı çektiğini iyi bilen NKVD (İçişleri Halk Komiserliği) personellerinin yazarı istedikleri zaman üstatlarının bulunduğu zindana götürmeleri zor değildi.
Aybek, SSCB’nin kan dökmeyi temsil eden kızıl bayrağının dalgalandığı böylesine ağır bir zamanda “Kutlu Kan” romanını yazmaya başlamıştı. Aybek, uzun zaman yalnızca şair olarak tanınıyordu. Eşi Zarife Hanım “Ne zaman nesre geçeceksin?” diye sorduğunda “Kendimi daha yeterli bulmuyorum.” diye yanıt veriyordu. Ne tesadüf ki Aybek’in “kendini yeterli hissetmesi” 1937 senesine denk gelmişti!
1937… Eğer dönemin şartları müsait olsaydı Aybek belki de o sene Sibirya’da yahut NKVD hapishanelerinde acı çeken kayınpederi, Türkistan Millî Özerk Hükûmeti’nin (Türkistan Muhtar Cumhuriyeti) saymanı Saidnosir Mircelilov yahut büyük yazar Abdullah Kadirî yahuthut haksızlığa uğramış Çolpan ile ilgili bir roman yazmaz mıydı?
Profesör Naim Karimov
