Roman Kitapları
Dört Şehir Dört Kapı PDF Oku
Dört Şehir Dört Kapı PDF oku, PDF kitap depomuzda, Müştehir Karakaya tarafından kaleme alınan Dört Şehir Dört Kapı isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. 9786256799042 dilinde ve Kitap Kağıdı ebatında basılan ayrıca TÜRKÇE sayfadan oluşan Dört Şehir Dört Kapı kitabı 104 olarak yayınlanmıştır. Dört Şehir Dört Kapı kitabını 09.10.2023 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. Dört Şehir Dört Kapı PDF Oku.
Dört Şehir Dört Kapı PDF Oku
Bu kitap, çağdaş bir aşk masalı…
Dört şehirde ve her şehir için açılan bir kapıdan sonra kapanan hüznü…
Kederin ve pişmanlıkların arasında hangi şehirden çıkılmışsa, kısa, anlık beklentilerin içinde o kapı kapanmıştır sonsuza dek…
Şehirlerin ve kapıların isimleri çok da önem arzetmeden, kaderin ve kederin ördüğü yola düşen ve sonra yol ayrımına gelen bir düş öyküsünü anlatan uzun bir hikâye…
Yazarının dediği gibi:
“Sahir düşündü, düşündü, nice yazları sevmemişti, nice baharları teğet geçmişti, nice hazan yüzünü soldurmuştu, bir ömür içinde biriktirdiğini bu parka, bu saate, bu yüze taşımıştı, arşın gölgesini yoklamıştı beklemişti, aşkın en harlı gömleğini giymiş beklemişti, susuz çöllerin yolcusu olmuştu, kalabalık kervanlara katılıp atsız ve devesiz yollar aşmıştı, kuyulara yusuf yusuf düşmüştü, bir çıkrık gibi susuz kuyulara sarkmıştı, dillenmişti, susmuştu, öyle bir susmuştu, yorulmuştu… Yolunu şaşıran bedevi gibi serapa susamıştı.”
Dört şehirde ve her şehir için açılan bir kapıdan sonra kapanan hüznü…
Kederin ve pişmanlıkların arasında hangi şehirden çıkılmışsa, kısa, anlık beklentilerin içinde o kapı kapanmıştır sonsuza dek…
Şehirlerin ve kapıların isimleri çok da önem arzetmeden, kaderin ve kederin ördüğü yola düşen ve sonra yol ayrımına gelen bir düş öyküsünü anlatan uzun bir hikâye…
Yazarının dediği gibi:
“Sahir düşündü, düşündü, nice yazları sevmemişti, nice baharları teğet geçmişti, nice hazan yüzünü soldurmuştu, bir ömür içinde biriktirdiğini bu parka, bu saate, bu yüze taşımıştı, arşın gölgesini yoklamıştı beklemişti, aşkın en harlı gömleğini giymiş beklemişti, susuz çöllerin yolcusu olmuştu, kalabalık kervanlara katılıp atsız ve devesiz yollar aşmıştı, kuyulara yusuf yusuf düşmüştü, bir çıkrık gibi susuz kuyulara sarkmıştı, dillenmişti, susmuştu, öyle bir susmuştu, yorulmuştu… Yolunu şaşıran bedevi gibi serapa susamıştı.”