Roman Kitapları
Mahremiyetin Tahribi Türk Romanında Çok Evlilik ve Metres (1870-1923) PDF Oku
Mahremiyetin Tahribi Türk Romanında Çok Evlilik ve Metres (1870-1923) PDF oku, PDF kitap depomuzda, Çetin Arslan tarafından kaleme alınan Mahremiyetin Tahribi Türk Romanında Çok Evlilik ve Metres (1870-1923) isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. 9786057547750 dilinde ve Kitap Kağıdı ebatında basılan ayrıca TÜRKÇE sayfadan oluşan Mahremiyetin Tahribi Türk Romanında Çok Evlilik ve Metres (1870-1923) kitabı 384 olarak yayınlanmıştır. Mahremiyetin Tahribi Türk Romanında Çok Evlilik ve Metres (1870-1923) kitabını 11.11.2020 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. Mahremiyetin Tahribi Türk Romanında Çok Evlilik ve Metres (1870-1923) PDF Oku.
Mahremiyetin Tahribi Türk Romanında Çok Evlilik ve Metres (1870-1923) PDF Oku
Romanın Türk edebiyatında tanınmaya başladığı seneler, Osmanlı Devleti’nin dağılma dönemine rastlar. Böyle zamanlarda devlet beka mücadelesi verirken mensupları kendi gelecekleri için endişeli bir bekleyişe dururlar. Bu bekleyiş üretimin bitişi manasına geldiği için bir durağanlığı da ifade eder. Yıkılış psikolojisi, geri kalmışlık ezikliği yabancı kültürlere karşı bireyi ve devleti dirençsiz hâle getirir. Bu, öz kültürüne karşı güvenin zedelenmesi neticesini doğurur. Sonuçta dış etki en derin bir biçimde hissedilir.
Bilindiği gibi roman önce çeviriler yoluyla Türk okuyucusuyla tanışır. Taklit yalnızca yapısal olarak romanın unsurlarının alınması şeklinde görülmez. Aynı zamanda konu ve temaların da olduğu gibi alınmasına ve öyle işlenmesine neden olmaktadır. Aldatma gibi Osmanlı-İslam ahlakının kabul edemeyeceği bir meselenin romanlarımızda görülmesi Batı hikayesinden gelen, özellikle Fransız romanı, tematik etkinin işaretidir. Esasen roman, toplumun ve bireyin eğitimi noktasında oldukça etkili işlev görecekken, Tanzimat romancıları bunu fark eder, doğru kanalize edilememesiyle birlikte ilk dönem romancılarının başat konusu olan yanlış Batılılaşmaya yönelir. Bu yönelişle birlikte Osmanlı toplumu için yabancı olan yahut çok ufak bir kesimin yaşam alanında bulunan eğlence yaşamı, metres ve aldatma gibi konular kamuoyunda gündeme gelir. Yerli yaşamın yansıması olan romanlardan ziyade, topluma yeni ve yabancı bir yaşamı dayatan romanlar egemenlik alanlarını genişletir.
Türk romanının tam anlamıyla yerli yaşamın bir yansıması olduğunu söylemek, romanın ana vatanı olan Avrupa’daki gelişimine çok benzemeyen bir zaman olduğu için, zordur. Osmanlı-Türk toplumunda aile kurumunda mahremiyet ilkesi egemendir. Dışa kapalı içe açık bir yapı olan ailede şüphesiz aşk, kıskançlık, aldatma ve kavga gibi hususlar olması normaldir. Osmanlı toplumunda aile içinde yaşanan bu tür hadiselerin dışa aksetmesi haremlik selamlık uygulaması sebebiyle hemen hemen imkânsızdır. Romancılar aile mahremiyetine değişik yollarla girerek bu katı yapıyı kırmaya çalışırlar. Bunda yukarıda da belirtildiği gibi romanın yapısal/teknik unsurlarıyla içerik unsurlarının ayrılamaması etkilidir.
Bilindiği gibi roman önce çeviriler yoluyla Türk okuyucusuyla tanışır. Taklit yalnızca yapısal olarak romanın unsurlarının alınması şeklinde görülmez. Aynı zamanda konu ve temaların da olduğu gibi alınmasına ve öyle işlenmesine neden olmaktadır. Aldatma gibi Osmanlı-İslam ahlakının kabul edemeyeceği bir meselenin romanlarımızda görülmesi Batı hikayesinden gelen, özellikle Fransız romanı, tematik etkinin işaretidir. Esasen roman, toplumun ve bireyin eğitimi noktasında oldukça etkili işlev görecekken, Tanzimat romancıları bunu fark eder, doğru kanalize edilememesiyle birlikte ilk dönem romancılarının başat konusu olan yanlış Batılılaşmaya yönelir. Bu yönelişle birlikte Osmanlı toplumu için yabancı olan yahut çok ufak bir kesimin yaşam alanında bulunan eğlence yaşamı, metres ve aldatma gibi konular kamuoyunda gündeme gelir. Yerli yaşamın yansıması olan romanlardan ziyade, topluma yeni ve yabancı bir yaşamı dayatan romanlar egemenlik alanlarını genişletir.
Türk romanının tam anlamıyla yerli yaşamın bir yansıması olduğunu söylemek, romanın ana vatanı olan Avrupa’daki gelişimine çok benzemeyen bir zaman olduğu için, zordur. Osmanlı-Türk toplumunda aile kurumunda mahremiyet ilkesi egemendir. Dışa kapalı içe açık bir yapı olan ailede şüphesiz aşk, kıskançlık, aldatma ve kavga gibi hususlar olması normaldir. Osmanlı toplumunda aile içinde yaşanan bu tür hadiselerin dışa aksetmesi haremlik selamlık uygulaması sebebiyle hemen hemen imkânsızdır. Romancılar aile mahremiyetine değişik yollarla girerek bu katı yapıyı kırmaya çalışırlar. Bunda yukarıda da belirtildiği gibi romanın yapısal/teknik unsurlarıyla içerik unsurlarının ayrılamaması etkilidir.
