Roman Kitapları
Son Şarkımsın PDF Oku
Son Şarkımsın PDF oku, PDF kitap depomuzda, Serdar Toptaş tarafından kaleme alınan Son Şarkımsın isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. 9786050613711 dilinde ve Kitap Kağıdı ebatında basılan ayrıca TÜRKÇE sayfadan oluşan Son Şarkımsın kitabı 216 olarak yayınlanmıştır. Son Şarkımsın kitabını 10.08.2021 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. Son Şarkımsın PDF Oku.
Son Şarkımsın PDF Oku
Bir ateş oldu sevmek, sonu da başı da yangın yeri.
Azer, küçücük bedeniyle dünyanın yükünü sırtına, aşk acısından küle dönmüş yüreğini
ve umut kırıntıllarını da heybesine alarak yaşam dehlizinde kulaç atmaya var gücüyle uğraşıyordu.
Ama o, babasının aksine eziyetle, işkenceyle ve yaşamın zindan aynalarıyla vicdanını kaybetmeden
mücadeleye devam ediyordu. O büyük ölüme hazırlık yapan tüm ufak ölümlerine rağmen her gün
yeniden diriliyordu. Bulutların güneşi yarması gibi yaşamın en acımasız noktasına gitmekten,
kendisinden vazgeçenlere inat onunla savaşmaktan vazgeçmiyordu. Zaten vazgeçmek gibi bir lüksü de yoktu
çünkü o, oku kalbe saplayan büyük bir savaşçıydı. Aile kavramını halen sekiz yaşında öğrenmişti.
Onun için aşk; kardeş, toprak,yağmur ve emek demekti. Annesi, ablası ve kardeşleri onun herşeyiydiler.
Yaşamı boyunca kaybedebileçeği şeyler, ailesine götüreceği bir parça ekmekten daha kıymetli değildi.
Sırattan daha ince olan bir yoldu Azer’in yürüdüğü yol. Onun için en kıymetli olan, bu yolda yürümekti.
Yürürken ateşin içine düşerdi, oradan tırnaklarıyla çıkardı ve çıkmak zorundaydı. Elindeki bir parça ekmeği
kız kardeşleri Hiçran’a Esra’ya ve ablası Rukiye’ye götürmeliydi. Erkek kardeşler; Osman ve Ömer ise kaderin
bedene bıraktığı deprem yaymaları gibiydi. Sultan anne ise sözcüklere sığdırılamayaçak kadar yaralı ve hüzünlü
bir kadındı. Azer’in hayat öyküsünü gözyaşlarıyla okuyaçaksınız…
Gökkuşağı kadar özledim seni
Saçlarında ayışığını gizleyen yedi renk
Atlasam zifiri karanlık
Kalsam renk körü bir yalnızlık, gitsem bir beyaza intihar.
Azer, küçücük bedeniyle dünyanın yükünü sırtına, aşk acısından küle dönmüş yüreğini
ve umut kırıntıllarını da heybesine alarak yaşam dehlizinde kulaç atmaya var gücüyle uğraşıyordu.
Ama o, babasının aksine eziyetle, işkenceyle ve yaşamın zindan aynalarıyla vicdanını kaybetmeden
mücadeleye devam ediyordu. O büyük ölüme hazırlık yapan tüm ufak ölümlerine rağmen her gün
yeniden diriliyordu. Bulutların güneşi yarması gibi yaşamın en acımasız noktasına gitmekten,
kendisinden vazgeçenlere inat onunla savaşmaktan vazgeçmiyordu. Zaten vazgeçmek gibi bir lüksü de yoktu
çünkü o, oku kalbe saplayan büyük bir savaşçıydı. Aile kavramını halen sekiz yaşında öğrenmişti.
Onun için aşk; kardeş, toprak,yağmur ve emek demekti. Annesi, ablası ve kardeşleri onun herşeyiydiler.
Yaşamı boyunca kaybedebileçeği şeyler, ailesine götüreceği bir parça ekmekten daha kıymetli değildi.
Sırattan daha ince olan bir yoldu Azer’in yürüdüğü yol. Onun için en kıymetli olan, bu yolda yürümekti.
Yürürken ateşin içine düşerdi, oradan tırnaklarıyla çıkardı ve çıkmak zorundaydı. Elindeki bir parça ekmeği
kız kardeşleri Hiçran’a Esra’ya ve ablası Rukiye’ye götürmeliydi. Erkek kardeşler; Osman ve Ömer ise kaderin
bedene bıraktığı deprem yaymaları gibiydi. Sultan anne ise sözcüklere sığdırılamayaçak kadar yaralı ve hüzünlü
bir kadındı. Azer’in hayat öyküsünü gözyaşlarıyla okuyaçaksınız…
Gökkuşağı kadar özledim seni
Saçlarında ayışığını gizleyen yedi renk
Atlasam zifiri karanlık
Kalsam renk körü bir yalnızlık, gitsem bir beyaza intihar.