Roman Kitapları
Benim Dünyam Karanlık Yola Fener Olmak PDF Oku
Benim Dünyam Karanlık Yola Fener Olmak PDF oku, PDF kitap depomuzda, Şerife Öztürk tarafından kaleme alınan Benim Dünyam Karanlık Yola Fener Olmak isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. 9786259871844 dilinde ve Kitap Kağıdı ebatında basılan ayrıca TÜRKÇE sayfadan oluşan Benim Dünyam Karanlık Yola Fener Olmak kitabı 107 olarak yayınlanmıştır. Benim Dünyam Karanlık Yola Fener Olmak kitabını 29.01.2024 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. Benim Dünyam Karanlık Yola Fener Olmak PDF Oku.
Benim Dünyam Karanlık Yola Fener Olmak PDF Oku
Takvimler 1978’in hizmetkârıydı ve hayalime
kavuşmama yani öğretmen olmama bir yıl kalmıştı.
Güneşin iliklerimi ısıttığı bulutsuz bir gündeydim ve
parkta kendimi kaybetmişçesine sınavlarıma hazırlanıyordum.
Derken ruhumu derinden kavrayan olağanüstü bir şarkı parkın hoparlörlerinden
bütün evrene yayılmaya başladı. “Başın öne eğilmesin. Aldırma gönül aldırma. Ağladığın duyulmasın.
Aldırma gönül aldırma.
Dışarda deli dalgalar. Gelir duvarları yalar. Seni bu sesler oyalar.
Aldırma gönül aldırma.” Hipnotizeydim. Büyülenmiştim.
Çalışmayı, kitabı, kalemi bıraktım ve uçarcasına kütüphaneye koştum.
Öğrendiğimde vurgun yemişçesine sersemledim, hüzünlendim, ağladım.
Sinop cezaevinde bir damla güneşten yoksun hücrede Sabahattin Ali’nin yazdığı bu şiiri Kerem
Güney bestelemiş, Edip Akbayram da gönül fetheden yorumuyla pek çoğumuza dalga dalga umut olmuştu.
Hepimize diyemiyorum çünkü ideolojik düşüncelere esir edilip, bölünüp, parçalanıp yutuluyorduk.
Misal verilecek olursa “Çırpınırdın Karadeniz, bakıp Türk’ün bayrağına, ah ölmeden bir görseydim, düşebilsem toprağına.” türküsü de milliyetçi grubun tekelindeydi.
Hala dinlerken sözü ve ezgisiyle bana deryalarda kucak açtıran bu halk türküsünü mırıldanırsam vay halimeydi.
“Kırk katır mı kırk satır mı, seç faşist!” derlerdi insana.
Yetmişlerde birbirlerini boğazlayan bu iki grubun çocukları, doksanlarda ve iki binlerde
sarsılmaz dostluklar kuracak ve her iki şarkıyı da bir bahar akşamında gitarlarının elleriyle,
doyumsuz sesleriyle bilgeliklerini konuşturacaklar ve birliğin gücünü mühürleyeceklerdi.
Yüreğimizdeki türkülerin gücenmişliklerine barış imzalatarak geleceğin dünyasına ötekileştirme
değil birliktelik bilincini aktaracaklardı.
kavuşmama yani öğretmen olmama bir yıl kalmıştı.
Güneşin iliklerimi ısıttığı bulutsuz bir gündeydim ve
parkta kendimi kaybetmişçesine sınavlarıma hazırlanıyordum.
Derken ruhumu derinden kavrayan olağanüstü bir şarkı parkın hoparlörlerinden
bütün evrene yayılmaya başladı. “Başın öne eğilmesin. Aldırma gönül aldırma. Ağladığın duyulmasın.
Aldırma gönül aldırma.
Dışarda deli dalgalar. Gelir duvarları yalar. Seni bu sesler oyalar.
Aldırma gönül aldırma.” Hipnotizeydim. Büyülenmiştim.
Çalışmayı, kitabı, kalemi bıraktım ve uçarcasına kütüphaneye koştum.
Öğrendiğimde vurgun yemişçesine sersemledim, hüzünlendim, ağladım.
Sinop cezaevinde bir damla güneşten yoksun hücrede Sabahattin Ali’nin yazdığı bu şiiri Kerem
Güney bestelemiş, Edip Akbayram da gönül fetheden yorumuyla pek çoğumuza dalga dalga umut olmuştu.
Hepimize diyemiyorum çünkü ideolojik düşüncelere esir edilip, bölünüp, parçalanıp yutuluyorduk.
Misal verilecek olursa “Çırpınırdın Karadeniz, bakıp Türk’ün bayrağına, ah ölmeden bir görseydim, düşebilsem toprağına.” türküsü de milliyetçi grubun tekelindeydi.
Hala dinlerken sözü ve ezgisiyle bana deryalarda kucak açtıran bu halk türküsünü mırıldanırsam vay halimeydi.
“Kırk katır mı kırk satır mı, seç faşist!” derlerdi insana.
Yetmişlerde birbirlerini boğazlayan bu iki grubun çocukları, doksanlarda ve iki binlerde
sarsılmaz dostluklar kuracak ve her iki şarkıyı da bir bahar akşamında gitarlarının elleriyle,
doyumsuz sesleriyle bilgeliklerini konuşturacaklar ve birliğin gücünü mühürleyeceklerdi.
Yüreğimizdeki türkülerin gücenmişliklerine barış imzalatarak geleceğin dünyasına ötekileştirme
değil birliktelik bilincini aktaracaklardı.