Edebiyat Kitapları
Kayıp Neslin İzinde PDF oku indir
Kayıp Neslin İzinde PDF oku indir, PDF kitap depomuzda, Yüksel Alagöz tarafından kaleme alınan Kayıp Neslin İzinde isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. 9786253910778 dilinde ve Kitap Kağıdı ebatında basılan ayrıca TÜRKÇE sayfadan oluşan Kayıp Neslin İzinde kitabı 716 olarak yayınlanmıştır. Kayıp Neslin İzinde kitabını 12.03.2024 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. Kayıp Neslin İzinde PDF Oku.
Kayıp Neslin İzinde PDF Oku
Biliniz ki ben de her sabah güne başladığımda yaşadığım şehrin insanını ve her şeyini mecburen yadırgarım.
Daha da mühimsi kendimi kendime trajik halde yabancı bulurum. Ve her sabah, e artık bugün gerçek benliğime döneceğimi kendime bi hayli fazla hatırlatsam da bu olabilecek olmaz.
Heyecansız, isteksiz, endişelı ve korkarak nefes alıp vermenin beni nasıl da ezip geçtiğini ve yaptığım işin (yazı yazmanın) tamamen anlamsız faydasız olduğu duygusunu üzerime nasıl boca edildiğini hangi cümlelerle anlatabilirim? Ortaya çıkan “bende”, sanırsınız ki kafamın içindeki her şey matlaşmış. Doğruyu yanlıştan ayıramayan bir aptal misali aldığım eğitim, kıt aklımı kalıplara ve şablonlara uydurmuş adeta. Meğer bütün öğrendiklerim şimdiye kadar beni en fazla yarı sömürge haline sokmuş da, ben yeni anlamışım.
Şu kısacık yaşamımda daha çok geçmişime dalmış ve en fazla yerli kalabilmek için dünyanın gerçeklerini olabildiğince ıskalamak için eğitilmişim. Gelecek hayali kuramadığımdan olsa gerek kendimi uzun süren yıkımlara terk edip geçmişimde yaşamayı tek kurtuluş yol olarak saymışım.
Özetle, hiç aksamadan işleyen bir çarkın içinde en fazla bir toz tanesi büyüklüğünde zayıf ve sıradan bir robota dönüşmüşüm meğer. Böylelikle yaşam anlamsızlaşmış, beni (ve herkesi) geleceksiz ve amaçsız bir çöküşe itmiş. Oysa geleceği hesap edebilmek, planlamak yalnızca insana verilmiş bir özellikmiş. Bu gerçeğe rağmen kendimi bulamıyor ve hâlâ ne yapacağımı bilemiyorum. Acaba gerçek bir robot oldum da halen anlayamıyor muyum? Doğduğum anda kesilen köklerimin esarete ittiği bir karargâhta hürriyetimi benden koparıp alanların tüm manevi dayanaklarımı tarumar etmelerine karşı koyacak irademin aklımdan alacağı epeyce eksik okumaların altında ezilerek beklediğim ölümü kabullenerek yaşamanın dışında yapabileceğim şeyin şimdi ve geleceğe olan inancımı kaybetmeden bu çarkın içinde bana dayatılan tehlikeli pes edişi reddetmek bulunacağı mutlakken kriz halinde yönetenden geleceğini sandığım kurtuluş reçetesinin beni nasıl da çürüterek çözdüğünü fark etmekle daha çok kazananın canlı sermayesi olmaktan öteye gidemediğimi akıttığım gözyaşlarımla hafifletmeye çalışıyorum. Epey zorlanarak bulduğum babamın mezarında el açıp beklerken duyduğum şey, “Ruhun en fazla cesaret ve umuda tutunsun” olmuştu. Mamafih bu çarkta herkes düşünceden muaf bir halde itikadını bağırarak anlatıyor. Oysa insan bahtını ararken içindeki despot saltanatı yıkmalıdır derler. Aksi halde memleketteki herkesi âdeta birbiriyle savaş haline itip yağmanın ve talanın bedelini en altta olanların israf edilerek ödetileceğini fethettiğimizde çok geç olacaktır…
Daha da mühimsi kendimi kendime trajik halde yabancı bulurum. Ve her sabah, e artık bugün gerçek benliğime döneceğimi kendime bi hayli fazla hatırlatsam da bu olabilecek olmaz.
Heyecansız, isteksiz, endişelı ve korkarak nefes alıp vermenin beni nasıl da ezip geçtiğini ve yaptığım işin (yazı yazmanın) tamamen anlamsız faydasız olduğu duygusunu üzerime nasıl boca edildiğini hangi cümlelerle anlatabilirim? Ortaya çıkan “bende”, sanırsınız ki kafamın içindeki her şey matlaşmış. Doğruyu yanlıştan ayıramayan bir aptal misali aldığım eğitim, kıt aklımı kalıplara ve şablonlara uydurmuş adeta. Meğer bütün öğrendiklerim şimdiye kadar beni en fazla yarı sömürge haline sokmuş da, ben yeni anlamışım.
Şu kısacık yaşamımda daha çok geçmişime dalmış ve en fazla yerli kalabilmek için dünyanın gerçeklerini olabildiğince ıskalamak için eğitilmişim. Gelecek hayali kuramadığımdan olsa gerek kendimi uzun süren yıkımlara terk edip geçmişimde yaşamayı tek kurtuluş yol olarak saymışım.
Özetle, hiç aksamadan işleyen bir çarkın içinde en fazla bir toz tanesi büyüklüğünde zayıf ve sıradan bir robota dönüşmüşüm meğer. Böylelikle yaşam anlamsızlaşmış, beni (ve herkesi) geleceksiz ve amaçsız bir çöküşe itmiş. Oysa geleceği hesap edebilmek, planlamak yalnızca insana verilmiş bir özellikmiş. Bu gerçeğe rağmen kendimi bulamıyor ve hâlâ ne yapacağımı bilemiyorum. Acaba gerçek bir robot oldum da halen anlayamıyor muyum? Doğduğum anda kesilen köklerimin esarete ittiği bir karargâhta hürriyetimi benden koparıp alanların tüm manevi dayanaklarımı tarumar etmelerine karşı koyacak irademin aklımdan alacağı epeyce eksik okumaların altında ezilerek beklediğim ölümü kabullenerek yaşamanın dışında yapabileceğim şeyin şimdi ve geleceğe olan inancımı kaybetmeden bu çarkın içinde bana dayatılan tehlikeli pes edişi reddetmek bulunacağı mutlakken kriz halinde yönetenden geleceğini sandığım kurtuluş reçetesinin beni nasıl da çürüterek çözdüğünü fark etmekle daha çok kazananın canlı sermayesi olmaktan öteye gidemediğimi akıttığım gözyaşlarımla hafifletmeye çalışıyorum. Epey zorlanarak bulduğum babamın mezarında el açıp beklerken duyduğum şey, “Ruhun en fazla cesaret ve umuda tutunsun” olmuştu. Mamafih bu çarkta herkes düşünceden muaf bir halde itikadını bağırarak anlatıyor. Oysa insan bahtını ararken içindeki despot saltanatı yıkmalıdır derler. Aksi halde memleketteki herkesi âdeta birbiriyle savaş haline itip yağmanın ve talanın bedelini en altta olanların israf edilerek ödetileceğini fethettiğimizde çok geç olacaktır…