Roman Kitapları
Pleiotropi Dististopik Bir Roman Ya Hitler Kazanmış Olsaydı! PDF oku indir
Pleiotropi Dististopik Bir Roman Ya Hitler Kazanmış Olsaydı! PDF oku indir, PDF kitap depomuzda, Dr. Cahit Aslan tarafından kaleme alınan Pleiotropi Dististopik Bir Roman Ya Hitler Kazanmış Olsaydı! isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. TÜRKÇE dilinde ve 14 x 21 cm ebatında basılan ayrıca 213 sayfadan oluşan Pleiotropi Dististopik Bir Roman Ya Hitler Kazanmış Olsaydı! kitabı Karton Kapak olarak yayınlanmıştır. Pleiotropi Dististopik Bir Roman Ya Hitler Kazanmış Olsaydı! kitabını 23.02.2022 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. Pleiotropi Dististopik Bir Roman Ya Hitler Kazanmış Olsaydı! PDF Oku.
Pleiotropi Dististopik Bir Roman Ya Hitler Kazanmış Olsaydı! PDF Oku
İnsanlık tarihi boyunca yapılan savaşların en kanlı ve yıkımı en fazla olan savaşın 2. Dünya Savaşı olduğu aşağı yukarı bütün tarihçi ve siyaset bilimcileri tarafından kabul edilmektedir. Muhtemelen en fazla belgesel de 2. Dünya Savaşı üzerine yapılmıştır. Bu belgesellerde savaşın yıkımı anlatılırken en fazla vurgu Hitler’e ve Nazi zulmüne yapılmaktadır. Herhangi bir kişi bu belgeselleri izlediğinde en iyimser tahminle “kahrolsun Naziler, iyi ki Hitler savaşı kaybetti” diyordur. Lakin soruyorum: “Naziler savaşı kaybetti şimdi daha iyi bir dünya çapında mı yaşıyoruz?” Misal verilecek olursa “Soğuk Savaş” olmadı mı? Vietnam işgal edilmedi mi? Almanya bölünmedi mi? Kore hale bölünmüş durumda değil mi? Latin Amerika’daki kanlı darbelere ne demeli? Afrika’da özellikle Ruanda’da olanları kim unutabilir? 11 Eylül saldırısı olmadı mı? Afganistan’ın işgali, Çeçenistan Savaşı, Büyük Ortadoğu Projesi, “Arap Baharı”, Irak’ın işgali, darbeler, hava kirliliği, ozon tabakasının delinmesi, iklim değişikliği, Kyoto Protokolü ve en son “corona virüs” vs…
Daha sayabileceğimiz bir çok kötülüklerin olduğu insanlık tarihinin bu acı dolu sayfalarını bir bir çevirirken karşımıza ne Hitler ne de Naziler çıkmaktadır. Bundan dolayı belki de hem Hitler’i hem de Nazileri de yaratan daha yapısal olgulara bakmak gerekir. Elimizdeki bu roman tamamen bir kurgudur. Biraz da olmayana ergidir. Bu ergi bir önermenin değillemesinin değillemesi şeklinde ilerlemektedir. O da nihayetinde Cahit Aslan 6 kendisi olmaktadır. Bundan dolayı roman okuyucunun önüne çıkarken kendini “Disdistopik!” olarak tarif etmektedir. Aydınlanma düşünürleri kendi dünya görüşlerini ve algılarını sunarken bastıkları zemin Yeniçağın rasyonalizmi ve hümanizmiydi. Ortaçağın irrasyonel ve Yeniçağın mutlakıyetçi despotizmini eleştiren dönemin aydınları bir nevi “kızım sana dile getiriyorum gelinim sen anla” misali eleştirel düşüncelerini ütopik toplum üzerinden yürütmüşlerdi. Bu hususta en ünlülerinden birkaçı Thomas More’un “Ütopya”sı, Tommaso Campanella’nın “Güneş Ülkesi”, Francis Bacon’un “Yeni Atlantis”idir. Hepsinin ortak noktası insan yaşamının her alanında iyiyi temsil eden olgular işlemeleridir. Lakin 20. yüzyıl korkunç savaşların, diktatörlüklerin, eziyetlerin yani kötülüklerin yaşandıği yüzyıl oldu. Korku imparatorluklarının egemenlikleri aydınların endişelarını dile getirişlerini de farklılaştırdı. Bundan dolayı 20. yüzyılın eserlerinde iyilik değil kötülük ve korku işlenmiştir.
Dolaysıyla bu durum da edebi eserlerin distopik nitelik kazanmasına yol açmıştır. Misal verilecek olursa Katharine Burdakin’nin “Wastika Geceleri”, George Orwell’un “1984”ü, Ray Bradburry’nin “Fahrenheit 451”i ilk akla gelenlerdir. Aslını söylemek gerekirse bu roman anlatısına distopik olarak başlamakta ve hikâyesini distopik sürdürmektedir. Lakin romanın anlatısı tamamen bittiğinde “dis”distopyaya dönüşmektedir. Nihayetinden romanın bütünlüğü insanın yapısal problemlerini önüne koyan disdistopik bir roman olmaktadır. Lakin roman okuyucuya hazır reçete de sunmamaktadır. İhtimaliyetin olmasını dahi tahayyül etmek bizi ütopyaya götürecektir. Roman’daki bir çok isim ve olaydan bahsedilmektedir. Hatta gerçek olaylar burada ters yüz edilmiştir. Diğer yandan bir çok kişi ve olaylar gerçektir. Romandaki gerçek kişi ve olay dışındaki her kişi ve olay kurgusaldır. Bu kurguya yazarın yaşama ilişkin endişeları yön vermiştir. Eğer ister otoriter oligarşi, ister konsensüse dayalı parlamenter, isterse totaliter faşist olsun yapısal anlamda eni sonu iktidar seçkinlerinin egemenliği söz konusuysa faşizmin her türlüsüne haykırmalıyız: Korkmayacağız, “herkes için iyi bir dünya olabilecekdür”…
Daha sayabileceğimiz bir çok kötülüklerin olduğu insanlık tarihinin bu acı dolu sayfalarını bir bir çevirirken karşımıza ne Hitler ne de Naziler çıkmaktadır. Bundan dolayı belki de hem Hitler’i hem de Nazileri de yaratan daha yapısal olgulara bakmak gerekir. Elimizdeki bu roman tamamen bir kurgudur. Biraz da olmayana ergidir. Bu ergi bir önermenin değillemesinin değillemesi şeklinde ilerlemektedir. O da nihayetinde Cahit Aslan 6 kendisi olmaktadır. Bundan dolayı roman okuyucunun önüne çıkarken kendini “Disdistopik!” olarak tarif etmektedir. Aydınlanma düşünürleri kendi dünya görüşlerini ve algılarını sunarken bastıkları zemin Yeniçağın rasyonalizmi ve hümanizmiydi. Ortaçağın irrasyonel ve Yeniçağın mutlakıyetçi despotizmini eleştiren dönemin aydınları bir nevi “kızım sana dile getiriyorum gelinim sen anla” misali eleştirel düşüncelerini ütopik toplum üzerinden yürütmüşlerdi. Bu hususta en ünlülerinden birkaçı Thomas More’un “Ütopya”sı, Tommaso Campanella’nın “Güneş Ülkesi”, Francis Bacon’un “Yeni Atlantis”idir. Hepsinin ortak noktası insan yaşamının her alanında iyiyi temsil eden olgular işlemeleridir. Lakin 20. yüzyıl korkunç savaşların, diktatörlüklerin, eziyetlerin yani kötülüklerin yaşandıği yüzyıl oldu. Korku imparatorluklarının egemenlikleri aydınların endişelarını dile getirişlerini de farklılaştırdı. Bundan dolayı 20. yüzyılın eserlerinde iyilik değil kötülük ve korku işlenmiştir.
Dolaysıyla bu durum da edebi eserlerin distopik nitelik kazanmasına yol açmıştır. Misal verilecek olursa Katharine Burdakin’nin “Wastika Geceleri”, George Orwell’un “1984”ü, Ray Bradburry’nin “Fahrenheit 451”i ilk akla gelenlerdir. Aslını söylemek gerekirse bu roman anlatısına distopik olarak başlamakta ve hikâyesini distopik sürdürmektedir. Lakin romanın anlatısı tamamen bittiğinde “dis”distopyaya dönüşmektedir. Nihayetinden romanın bütünlüğü insanın yapısal problemlerini önüne koyan disdistopik bir roman olmaktadır. Lakin roman okuyucuya hazır reçete de sunmamaktadır. İhtimaliyetin olmasını dahi tahayyül etmek bizi ütopyaya götürecektir. Roman’daki bir çok isim ve olaydan bahsedilmektedir. Hatta gerçek olaylar burada ters yüz edilmiştir. Diğer yandan bir çok kişi ve olaylar gerçektir. Romandaki gerçek kişi ve olay dışındaki her kişi ve olay kurgusaldır. Bu kurguya yazarın yaşama ilişkin endişeları yön vermiştir. Eğer ister otoriter oligarşi, ister konsensüse dayalı parlamenter, isterse totaliter faşist olsun yapısal anlamda eni sonu iktidar seçkinlerinin egemenliği söz konusuysa faşizmin her türlüsüne haykırmalıyız: Korkmayacağız, “herkes için iyi bir dünya olabilecekdür”…