Aşk Kitapları
Uykulardan Çalınmış Rüyalar PDF Oku
Uykulardan Çalınmış Rüyalar PDF oku, PDF kitap depomuzda, Ahmet İşler tarafından kaleme alınan Uykulardan Çalınmış Rüyalar isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. 9786253917852 dilinde ve Kitap Kağıdı ebatında basılan ayrıca TÜRKÇE sayfadan oluşan Uykulardan Çalınmış Rüyalar kitabı 116 olarak yayınlanmıştır. Uykulardan Çalınmış Rüyalar kitabını 18.09.2024 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. Uykulardan Çalınmış Rüyalar PDF Oku.
Uykulardan Çalınmış Rüyalar PDF Oku
Uykulardan Çalınmış Rüyalar, Ahmet İşler’in 6. şiir kitabı. Şairin şiir yolculuğunun bu son kitabında onun kendini tanıma ve anlatma çabalarına dair içli bir ses duyacaksınız. Oynanmamış oyunlardan zamana direnen şiirlere; yolun başından, Hallaç’ın darağacına; üşüyen aydan ters yöne bakan adamlara kadar her imge var bu şiirlerde. Dağlara ekmek serpen bir adam da var, içinden ırmaklar geçen şehirler de.
Eylülün huzurunda durur şair. Vakitsiz İstanbul gibidir arada bir. Aynı yüze bakmaktan eskir mi aynalar, diye sorar. Karla dolu ellerini güneşe tutar. “Nehrin bir yakasındanım ben, siz diğer yakasında”, diyerek yerini belirler. “Gün yeniden doğar, gece biter sen üzülme” diyerek kederli bireylerin acılarına teselli olur.
Ey örtülere bürünen, diye seslenir arada bir; arada bir de son yemeğin kurbanlarına. Sevdiğine zeytin ağaçlarından bir can vermiştim sana, diye içlenir. Başından hiç ah eksilmemesinin nedenini adının Ahmet olmasına bağlar. En içli, en kadim bir ses olduğunu haykırır bir kadına arada bir. “Sen yoksun, tramvaylar geçmiyor, martılar uçmuyor”, diyerek anlatır hâlini. Yeniden çocuklar doğurabileceğini ilan eder dünyaya bir kadın suretinde.
Kırk odan geçer kırk ev içinde. Çocukların anıları bir çivi yarası gibi asılıdır bu evin duvarında. Tüm aradığı, umut veren bir kelime bulmaktır şairin. Elbiselerinde kaybolmuştur. Bundan dolayı aramayın beni, der. Karanlıklardan elbiseler yapar kendine. Boş bir fotoğraf çerçevesinde saklar yaşamı. Ateşle buluşmalar yapar. Uykulardan çalınmış, yarım kalmış rüyalarıyla bir sahur gecesi sükûnetiyle gelir Tanrı huzuruna.
Karşı kıyının çocuklarındandır o. Yitik bir ülkenin çocuğu. Yüksek sesle konuşma zamanı gelir sonra. Bir yanı koca bir şehrin renkli ışıklarıdır, diğer yanı suskun ölülerin sır dolu konuşmaları. Sessiz bir göç eyleyiştedir. Yer altının sahiplerine döner yüzünü. Siyaha dair renkleri kaldırır yaşamından. Sadece bir fotoğraf çekilmek istemiştir duvara karşı aslında. Bir hastalığa tutulmuş yas evleridir şehirler. Şehirler, bir maskenin ardında tutsaktır. Kolonya kokan şehirleri de görür ölmeden. İnsan insana endişelı, insan insana tutsaktır. Tüm saatler bir bir dururken, ölüm saatinin çalışına şahit olur şair kitabın son şiirinde.
Eylülün huzurunda durur şair. Vakitsiz İstanbul gibidir arada bir. Aynı yüze bakmaktan eskir mi aynalar, diye sorar. Karla dolu ellerini güneşe tutar. “Nehrin bir yakasındanım ben, siz diğer yakasında”, diyerek yerini belirler. “Gün yeniden doğar, gece biter sen üzülme” diyerek kederli bireylerin acılarına teselli olur.
Ey örtülere bürünen, diye seslenir arada bir; arada bir de son yemeğin kurbanlarına. Sevdiğine zeytin ağaçlarından bir can vermiştim sana, diye içlenir. Başından hiç ah eksilmemesinin nedenini adının Ahmet olmasına bağlar. En içli, en kadim bir ses olduğunu haykırır bir kadına arada bir. “Sen yoksun, tramvaylar geçmiyor, martılar uçmuyor”, diyerek anlatır hâlini. Yeniden çocuklar doğurabileceğini ilan eder dünyaya bir kadın suretinde.
Kırk odan geçer kırk ev içinde. Çocukların anıları bir çivi yarası gibi asılıdır bu evin duvarında. Tüm aradığı, umut veren bir kelime bulmaktır şairin. Elbiselerinde kaybolmuştur. Bundan dolayı aramayın beni, der. Karanlıklardan elbiseler yapar kendine. Boş bir fotoğraf çerçevesinde saklar yaşamı. Ateşle buluşmalar yapar. Uykulardan çalınmış, yarım kalmış rüyalarıyla bir sahur gecesi sükûnetiyle gelir Tanrı huzuruna.
Karşı kıyının çocuklarındandır o. Yitik bir ülkenin çocuğu. Yüksek sesle konuşma zamanı gelir sonra. Bir yanı koca bir şehrin renkli ışıklarıdır, diğer yanı suskun ölülerin sır dolu konuşmaları. Sessiz bir göç eyleyiştedir. Yer altının sahiplerine döner yüzünü. Siyaha dair renkleri kaldırır yaşamından. Sadece bir fotoğraf çekilmek istemiştir duvara karşı aslında. Bir hastalığa tutulmuş yas evleridir şehirler. Şehirler, bir maskenin ardında tutsaktır. Kolonya kokan şehirleri de görür ölmeden. İnsan insana endişelı, insan insana tutsaktır. Tüm saatler bir bir dururken, ölüm saatinin çalışına şahit olur şair kitabın son şiirinde.