Kişisel Gelişim Kitapları
Ateş, Su, Toprak Yanlış Bedende Doğanlar PDF Oku
Ateş, Su, Toprak Yanlış Bedende Doğanlar PDF oku, PDF kitap depomuzda, Stella Aciman tarafından kaleme alınan Ateş, Su, Toprak Yanlış Bedende Doğanlar isimli kitabı siz değerli okurlarımız için hazırladık. 9786256608306 dilinde ve Kitap Kağıdı ebatında basılan ayrıca TÜRKÇE sayfadan oluşan Ateş, Su, Toprak Yanlış Bedende Doğanlar kitabı 184 olarak yayınlanmıştır. Ateş, Su, Toprak Yanlış Bedende Doğanlar kitabını 16.01.2024 numarası ile orijinalliğini sorgulayabilirsiniz. Ateş, Su, Toprak Yanlış Bedende Doğanlar PDF Oku.
Ateş, Su, Toprak Yanlış Bedende Doğanlar PDF Oku
“HAKİR GÖREREK BAKMASIN
İNSANA İNSAN, BAKMAYI DEĞİL GÖRMEYİ BİLENDİR İNSAN.”
“Bir ara tuvalete gittim… Döndüğümde Arif’i, kırmızı elbisemi üzerine tutmuş aynaya bakarken yakaladım ve söyleyebileceğim en salakça şeyi dile getirdim: ‘Ne yapıyorsun Arif! Sen kız mısın?’
Arif elindeki elbiseyi hemen yatağıma fırlattı. Yüzü kıpkırmızı oldu. Sonra da gün boyunca ilk defa Barbie bebeklerimle hiç oynamadı, o hiç sevmediği, benim ise çok sevdiğim ufak arabalarla oynadı. Arif’in aslında ne kadar naif ve kırılgan bir yapıya sahip olduğunu, bugün onun içinde ikinci bir Arif sakladığını anladım. Tıpkı benim de içimde ikinci bir Berrak’ı sakladığım gibi…”
Hikâyenin ilk cümlesinden bu yana ateş gibi yandı parmaklarım. Çünkü kolay hayatlar değildi kaleme aldığım. Her kelimede canımı biraz daha yaktı ateş. Her kelimede biraz daha derine işledi ve beni kül olmanın eşiğine getirdi. Yanan her kelimeyi suyla söndürmek, yazdıklarımı toprağa gömmek için de çok uğraştım. Beceremedim. Çünkü şimdiye kadar kaleme aldığım her konu ateş gibiydi. Beni yaktı, kavurdu, kül etti ve küllerimden yeniden doğurup tekrar aynı harlı ateşe attı. Ateş de ben oldum, su da, toprak da. Kısa olaraksı tam kıvamına geldi ve pişti, oldu…
Elinizdeki bu roman doğmayı umut eden bir bebek gibiydi. Sancılı, belki biraz geç ama sağlıklı dünyaya geldi. Sabırsızlıkla yazılmak isteyen her bir kelimemle, ateşiyle, suyuyla, toprağıyla insana dair bir hikâyeydi, fakat insan olanların anlayabileceği. Ateş, Su, Toprak insan olanın, sizindir artık…
İNSANA İNSAN, BAKMAYI DEĞİL GÖRMEYİ BİLENDİR İNSAN.”
“Bir ara tuvalete gittim… Döndüğümde Arif’i, kırmızı elbisemi üzerine tutmuş aynaya bakarken yakaladım ve söyleyebileceğim en salakça şeyi dile getirdim: ‘Ne yapıyorsun Arif! Sen kız mısın?’
Arif elindeki elbiseyi hemen yatağıma fırlattı. Yüzü kıpkırmızı oldu. Sonra da gün boyunca ilk defa Barbie bebeklerimle hiç oynamadı, o hiç sevmediği, benim ise çok sevdiğim ufak arabalarla oynadı. Arif’in aslında ne kadar naif ve kırılgan bir yapıya sahip olduğunu, bugün onun içinde ikinci bir Arif sakladığını anladım. Tıpkı benim de içimde ikinci bir Berrak’ı sakladığım gibi…”
Hikâyenin ilk cümlesinden bu yana ateş gibi yandı parmaklarım. Çünkü kolay hayatlar değildi kaleme aldığım. Her kelimede canımı biraz daha yaktı ateş. Her kelimede biraz daha derine işledi ve beni kül olmanın eşiğine getirdi. Yanan her kelimeyi suyla söndürmek, yazdıklarımı toprağa gömmek için de çok uğraştım. Beceremedim. Çünkü şimdiye kadar kaleme aldığım her konu ateş gibiydi. Beni yaktı, kavurdu, kül etti ve küllerimden yeniden doğurup tekrar aynı harlı ateşe attı. Ateş de ben oldum, su da, toprak da. Kısa olaraksı tam kıvamına geldi ve pişti, oldu…
Elinizdeki bu roman doğmayı umut eden bir bebek gibiydi. Sancılı, belki biraz geç ama sağlıklı dünyaya geldi. Sabırsızlıkla yazılmak isteyen her bir kelimemle, ateşiyle, suyuyla, toprağıyla insana dair bir hikâyeydi, fakat insan olanların anlayabileceği. Ateş, Su, Toprak insan olanın, sizindir artık…